Biyografi
Mustafa Başaran, halk arasında “Kadıköy Boğası” lakabıyla bilinen, Fenerbahçe’ye olan büyük tutkusu ve içten kişiliğiyle tanınan sıra dışı bir karakterdir. Boğa gibi kükreyen özgün tezahürat tarzı, ona bu özel lakabı kazandırmış ve zamanla Fenerbahçe taraftar kültürünün sembol isimlerinden biri hâline gelmesini sağlamıştır. Kadıköy sokaklarında, Fenerbahçe’nin ruhunu temsil eden bir simge hâline gelmiştir. Zihinsel engelli bir birey olan Mustafa, ailesiyle birlikte mütevazı bir yaşam sürmektedir.
Sadeliği, dürüstlüğü ve hayata olan bağlılığıyla tanınan Mustafa, yaşamındaki her ayrıntıyı samimiyetle yaşayan bir kişiliktir. Görme sorunlarına rağmen enerjisini kaybetmeden yaşama tutunur. Fenerbahçe maçlarını büyük bir heyecanla takip eder, özellikle Digitürk üzerinden maçları kaçırmaz.
Takımına duyduğu bağlılık, onun günlük yaşamının merkezindedir. Ailesi tarafından, Kiev'deki çatışmalar sırasında çok sevdiği köpeğini kaybettiği söylenmiştir; ancak bu olayın, aslında Mustafa üzülmesin diye uydurulan bir hikâye olduğu düşünülmektedir. Mustafa’nın hayatındaki dikkat çekici bir diğer konu ise Rabia’ya olan duygusal bağlılığıdır. Rabia, onun akrabasıdır ve geçmişte Rabia’nın anneannessinin şaka amaçlı “Kızımı sana vereyim” demesiyle bu bağın temeli atılmıştır.
Mustafa bu sözleri ciddiye almış ve zamanla Rabia’ya karşı derin bir ilgi ve duygusal bağ geliştirmiştir. Bu bağlılık zamanla takıntıya dönüşmüş, ancak ailesi bu durumu anlayışla karşılamıştır. Ailesi, Mustafa’nın Rabia ile 2030 yılında evleneceğine inandığını ve bu hayali yaşattığını belirtmektedir.
Rabia’nın yatalak bir hasta olduğu da Mustafa’ya söylenen bir başka beyaz yalandır; ailesi, Mustafa üzülmesin ve duygusal olarak zarar görmesin diye bu durumu kurgulamıştır. Tüm bu yönleriyle Mustafa Başaran, yani Kadıköy Boğası, sadece bir taraftar değil; aynı zamanda Fenerbahçe sevgisinin, saf duyguların, mahalle ruhunun ve insanî değerlerin bir yansımasıdır. Onun hikâyesi; futbolun bir tutkunun ötesinde bir aidiyet biçimi olduğunu, engellerin ötesinde bir kimlik ve sevgi oluşturabildiğini gösteren dokunaklı bir yaşam öyküsüdür.